Altın Silsile

  1. Hudâvendâ be-hakk-ı İsm-i A ‘zam
    Be-nûr-i seyyid-i evlâd-ı Âdem
  2. İlâhî ez-kerem ber-mâ kerem-kün
    Kabûl-i bâb-ı dergâh-i harem-kün
  3. Habîbullah Muhammed Mustafâ’dır
    Veliyyullah Aliyyü’l-Murtezâ’dır
  4. Velîler serveri Sıddîk-ı Ekber
    Anı tafdîl ider Zât-ı Peyâmber
  5. Ömer’dir şems-i eflâk-i adâlet
    İden izhâr-ı İslâm’a delâlet
  6. O Zinnûreyn olan Hak yâri Osman
    Güneş gibi yüzünde nûr-i Rahmân
  7. Resûlullah dedi Selmân-ı Fâris
    Benimdir emrider nûru’l-mecâlis
  8. Radıyallâhü anhüm her dü-âlem
    Be-nûr-i seyyid-i evlâd-ı Âdem
  9. O Kasım ibn-i Muhammed güzeldir
    İnâyât-ı Kerîm-i Lem-yezel’dir
  10. İmâm-ı Ca‘fer-i Sâdık hidâyet
    Güneş gibi velâyetde nihâyet
  11. Ârifler sultânıdır Pîr-i Bistâm
    Derecâtını Allah itdi itmâm
  12. Şeyh Hasan Harakanî nûr-i vahdet
    Reşâdet neyyiridir mâh-ı himmet
  13. Ebu’l-Kasım-ı Gürgânî tarîkat
    Güneşidir füyûzât-ı şerî‘at
  14. O Pîr-i Fâramedî Tûsî cânân
    Reşâdet tahtına oldu o sultân
  15. Ebû Eyyûb Hemedânî o sultân
    Hidâyet mihridir hâzin-i irfân
  16. Şeyh Abdü’l-Hâlıku’l-Gucdevânî
    “Bekabillah Fenâfillah”da fânî
  17. Nûr-i irfân Ârif-i Rivgerevî
    Reşâdet kubbesinin mâh-ı nevi
  18. Pîr-i İncîr-i Fağnevî o sultân
    Hidâyet bağçesinde bir gülistân
  19. Aliyy-i Râmitenî pîr-i pîrân
    Anın şöhreti âlemde “Azîzân”
  20. Muhammed Semmâsî nûr-i hüdâdır
    Cihâna nâşir-i feyz-i Hudâ’dır
  21. Seyyid Emir Gülâl üstâd-ı kâmil
    Füyûzât-ı Muhammed’i o hâmil
  22. Muhammed Nakşibendî mihr-i vâlâ
    Âlem-i İslâm’a şems-i tecellâ
  23. Mukaddes Gavs-i Geylânî seâdet
    Güneşidir o ummân-ı inâyet
  24. Radıyallâhü anhüm her dü-âlem
    Be-nûr-i seyyid-i evlâd-ı Âdem
  25. İlâhî ez-kerem ber-mâ kerem-kün
    Kabûl-i bâb-ı dergâh-i harem-kün
  26. Ömerü’s-Sühreverdî bâb-ı Rahmet
    Künûz-i nûr-i irfân mihr-i himmet
  27. Hâce Necmeddîn-i Kübrâ mukaddes
    O zarf-ı nûr vücûd-i rûh-i akdes
  28. Hâce Ahmed-i Çeştî kadr-i vâlâ
    Mu‘allâ ârifân eyledi kadrin Te’âlâ
  29. Hâce Alâaddîn-i Attâr Muhammed
    Anı gark eyledi envâr-ı Ahmed
  30. Hâce Ya‘kûb-i Çerhiyyi’l-Hisâr nûr
    Hisâr edüb anı eyledi mestûr
  31. Emîr-i Evliyâ Hâce-i Ahrâr
    O ummân-ı hüdâ sultân-ı ebrâr
  32. Muhammed Zâhid idi mîr-i mîrân
    Zemânesinde idi şâh-ı devrân
  33. Fütûhât sâhibi Dervîş Muhammed
    Vücûdundan gelürdi bûy-i Ahmed
  34. Muhammed Hâcegî esrâr-ı tevhîd
    İderdi mürîdâne feyzi tecdîd
  35. Muhammed Bâkî Billâh bir dilârâ
    Zemânesinde san Şâh-ı Buhârâ
  36. İmâm-ı Rabbânî Fârûk-ı Ahmed
    Senâ eyler ona Zât-ı Muhammed
  37. Muhammed Ma‘sum ise nûr-i vahdet
    Yüzünde berk urur şems-i şerâfet
  38. Muhammed Muhsin ise câne candır
    Güneşdir dillere hurşîd-i candır
  39. Bedevânî o güzel Seyyid Muhammed
    Derûnudur kitâb-ı sırr-ı Ahmed
  40. O Şemseddin Habîbullâh-i mazhar
    Güneş gibi yüzünde nûri ezher
  41. Şâh-ı Dehlevî gayet dilrubâdır
    Seyyiddir evlâd-ı Âl-i abâ’dır
  42. Müceddid-i zeman Hazret-i Hâlid
    Hidâyet güneşidir feyz-i câvid
  43. Seyyid Abdullah-İ Hekârî nevâle
    Erişdi devlet-i seyr-i cemâle
  44. Mu‘allâ-yı himem Seyyid Tâhâ’dır
    Velâyetde makamı müntehâdır
  45. Muhammed Küfrevî künûz-i himmet
    Bu ümmete delil Hâdi-i rahmet
  46. Anın ferzendi Abdülhâdî Şâh’dır
    Velâyet rutbesinde âlî-câhdır
  47. Diğer ferzendi Abdülbâkî cânân
    Reşâdet tahtına oldu o sultân
  48. Şeyh Nesîm’dir nesîm-i hidâyet
    Mir’ât-ı ceddidir bâb-ı sa’âdet
  49. Şeyh Yûsuf-i Kôdî nur-feşândır
    Meyân-ı evliyâda âlî-şândır
  50. Gedâî Şeyh Huseyn ol nûr cemâle
    Şehâdetle erüp Hakk’a visâle
  51. Muhammed Lutfî’dir bâb-ı tecellâ
    Meyân-ı evliyâ kadri mu’allâ
  52. O Mahmûd Vehbî cân merd-i Hudâ’dır
    Anın zühdü ilmi Hak’tan atâdır
  53. Şeyh Seyfî-i Mahdûmî güzeldir
    Hidâyet nehri bahşîş-i ezeldir
  54. Radıyallâhü anhüm her dü-âlem
    Be-nûr-i seyyid-i evlâd-ı Âdem
  55. İlâhî ez-kerem ber-mâ kerem-kün
    Kabûl-i bâb-ı dergâh-i harem-kün
  56. Sâdât-ı Nakşibendî’ler mukaddes
    İde esrârlarını Allah akdes
  57. Sâdât-ı Kadirî’ler hurşîd-i himmet
    Anın dervîşlerine kıl muhabbet
  58. Ricâl-i Sühreverdî’ler münevver
    Olup râh-ı hidâyetde mutahher
  59. Mu’allâdır gürûh-i Kübrevî’ler
    Kemâliyle makam-ı ma’nevîler
  60. Tarîk-ı Çeştî’de sâlik olanlar
    Bi-emrillah hidâyeti bulanlar
  61. Kerâmet güneşi Pîr-i Rufâ’î
    Hidâyet râhına oldu o râ’î
  62. Ricâlullah olub evliyâullah
    İderiz tardıye vallâhi billâh
  63. Radıyallâhü anhüm her dü-âlem
    Be-nûr-i seyyid-i evlâd-ı Âdem
  64. İlâhî ez-kerem ber-mâ kerem-kün
    Kabûl-i bâb-ı dergâh-i harem-kün

  1. Ey Allah’ım! İsm-i Âzâm’ın (en büyük ismin ) hakkı için; Âdem oğullarının efendisi! Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellemin nûru için,
  2. Ey Allah’ım! bize kereminden bağışta bulun kerem kıl; herkesin kabul edilip giremeyeceği husûsî dergâhının kapısına kabûl et.
  3. Habîbullah (Allah’ın Sevgilisi) Muhammed Mustafâ’dır. Veliyyullah (Allah’ın velîsi), Allah’a yakın ve O’na ulaşmış olan zât Aliyyü’l Murtazâ’dır (beğenilip sevilmiş Ali’dir.)
  4. Allah’a yakın ve O’na ulaşmış kimseler olan velîler topluluğunun serveri (başkanı) Sıddık-ı Ekber (îman ve tasdikte en yüce) olan Hz. Ebû Bekir’dir Hazreti Peygâmber’in kendisi O’nu ashâbı içinde diğerlerinden üstün ve değerli tutmuştur.
  5. Adâlet semâsının güneşi Ömer’dir. İslâm’ı âleme îlan etmede, müslümanları meydana çıkarmada rehberlik eden O’dur.
  6. Peygamber Efendimiz’in iki kızı (Önce Rukıye sonra Ümmü Gülsüm Hanım efendiler) ile evlendiği için Zi’n-nûreyn (iki nûr sâhibi) ünvânıyla anılan Hak Teâlâ’nın yâri Osmân’ın yüzünde Rahmân’ın (dünyada her canlıya ayırım yapmaksızın acıyan Allah’ın) nûru güneş gibi parlamakta.
  7. Resulullah (Allah’ın elçisi) Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem “Selmân-ı Fârisî benimdir, ehl-i beytimdendir, (ev halkımdandır) “meclislerimin nûrudur” buyurur.
  8. Âdem evlâdının Seyyidi (efendisi) Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem’in nûru hakkı için her iki âlemde (dünyâda ve ahirette) Allah onların hepsinden râzı olsun.
  9. Hz. Ebû Bekir’in oğlu Muhammed’in oğlu Kasım güzeldir; Lem-yezel (kalıcı, durucu, değişmeyen yok olmayan) ve Kerîm’in (yardımda bağışta bulunmayı seven) Allah’ın ma‘nevî yardımına ve lütfuna vesîle kıldığı velîlerindendir..
  10. Sevgili Peygamber Efendimiz’in torunlarından altıncısı ve on iki imâmın beşincisi İmâm Muhammed Bâkır Hazretleri’nin oğlu İmâm-ı Câfer-i Sâdık velâyette (velîlik makamında) nihâyete ulaşmış, velâyet makamında kabiliyyeti güneş gibi apaçık ve besbelli olan bir zâttır. Hidâyette (Allah’a ulaşan doğru yolda gidenlere) güneş gibi bir rehberdir.
  11. Pîr-i Bistâm (İran’da Hazar denizinin kenarındaki Bistâm diyarının kâmil şeyhi),mükemmel mürşidi Bâyezîd-i Bistâmi . Âriflerin (Allah’ı hakkıyla anlamış, velî lik mertebesine ulaşmış kimselerin) sultânıdır. O’nun velîlik derecelerini, velîlik rütbesini Allah Teâlâ en son dereceye erdirmiş, tamamlamıştır. Bu zâtın tarîkat nisbeti rûhânîdir. İmâm Câfer-i Sadık Hazretleri’nin rûhâniyetinden feyz alarak ma‘rifetullaha ermişdir.
  12. Şeyh Ebu’l-Hasan-ı Harakanî Vahdetin (birliğin, halvet ve uzletin) nûrudur. O himmet (ma‘nevî yöneliş, ma‘nevî yardım, rûhanî imdadın) ayıdır, reşâdetin (Hakk yolunun ve Hakk yoluna yöneltenlerin) parlak nurudur. Bu zâtın tarîkat nisbeti rûhânîdir. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri’nin rûhâniyetinden feyz alarak Hakk’a ermişdir.
  13. Ebu’l Kasım Gürgânî, tarîkatin (Allah’a vâsıl olmak için, Allah’a ermiş bir muhterem zâtın takip edilen yolu) ve şerî‘atin (Allah tarafından, Hazret-i Peygamber tarafından ortaya konulan ilâhî kanunlar) feyz ve bereketlerinin güneşidir. (Bu zâtın nisbeti, Efe Hazretleri’nin hilâfetnâmesindeki şemada görüldüğü üzere Cüneyd-i Bağdâdî Hazretlerine ulaşır.)
  14. O cânân Pîr-i Fâramedî Fâramedli Kâmil Şeyh, mükemmel mürşid Ebû Ali Fâramedî Tûsî Hazretleri reşâdet tahtına sultan oldu. Bu muhterem zât hem nisbeti Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’ne ulaşan Ebu’l Kasım Gürgânî Hazretleri’nden feyz almış, hem de Ebu’l-Hasan-ı Harakanî Hazretleri’nden. İkisinin de halîfesidir.
  15. O sultan Ebû Eyyûb Hemedânî (Ebû Ya’kûb Yûsuf-i Hemedânî, Hidâyet (Allah’a giden doğru yolun) güneşidir; irfân (İlâhî sırlara ve gerçeklere ulaşma ilmi yâni ma‘rifetullah) hazînesinin muhâfızıdır, hazînedârıdır.
  16. Şeyh Abdülhâlik-ul Gücdevânî Fenâfillâh (Allah’da fânî), Bekabillâh’a (Allah’da bâkî olma hâline) ermişti. (Kulun kendi nefsânî sıfat ve vasıflarından sıyrılıp çıkması fenâ; Allah’ın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi bekadır.)
  17. İrfân (ma‘rifetullah) nûru Ârif-i Rivgerevî reşâdet kubbesinin (halkı gafletten uyandırıp Hakk yoluna yöneltip Hakk’a götürenler dünyâsının) hilâli, aydınlığıdır.
  18. O sultân Pîr-i İncîr-i Fağnevî (Hâce Mahmûd-i İncîr-i Fağnevî) ,Fagne ve çevresinin Tûr-i sinâ gibi mukaddes olmasına vesîle olan kâmil şeyh, mükemmel mürşiddir. Hidâyet bahçesinde bir gülîstândır.
  19. Aliyy-i Râmitenî pîrlerin pîridir. (Kâmil mürşidlerin, tarîkat kurucularının başkanıdır.) Âlemde O’nun şöhreti (hâcegan silsilesinde lâkabları ) “azîzan”dır.
  20. Hâce Muhammed Baba Semmâsî doğru yolun, Hakk yolunun nûrudur; Cihâna Allâhü azîmü’ş-şânının feyz ve bereketini ; ihsân ve keremini saçan; dağıtıp yayan O’dur.
  21. Muhammed sallallahû aleyhi vesellemin feyz ve bereketini ; ihsan ve keremini taşıyan Seyyid Emir Gülâl Muhammed Behauddîn Nakşibend gibi bir kâmilin üstâdı, hocası, şeyhidir.
  22. Muhammed Behauddîn Nakşibend mihr-i vâlâdır (Allâhu Teâlâ’nın yüce muhabbetiyle gönülleri aydınlatandır). O İslâm âlemine, İlâhî nûrların ; İlâhî kudret ve sırların güneşidir.
  23. Mukaddes (Allah’ın mânen güçlendirdiği, kusurlardan arındırdığı, rûhen temizlediği, aziz ve mübârek kıldığı) Abdülkadir Gavs-i Geylânî seâdet güneşidir, iyilik ve yardım, lutuf ve kerem, gayret ve çalışma, ruhânî imdâd ummânıdır.
  24. Âdemoğullarının Seyyîdi (efendisi) Muhammed Mustafa sallallâhu âleyhi vesellemin hürmetine her iki alemde Allah onlardan râzî olsun.
  25. Ey Allah’ım! bize kereminden bağışta bulun kerem kıl; herkesin kabul edilip giremeyeceği husûsî dergâhının kapısına kabûl et.
  26. Ömerü’s-Sühreverdî rahmet, esirgeme, acıma kapısı; irfân nûru hazînesi himmet güneşidir.
  27. Hâce Necmeddîn-i Kübrâ bir mübârek mukaddes zâttır. O nûr zarfı en mukaddes rûhun sâhibidir.
  28. Hâce Ahmed-i Çeştî Allah û Teâlâ’nın yüceltip yükselttiği; hürmeti, itibârı ve rütbesi yüksek, yüce bir şahsiyettir.
  29. Hâce Muhammed Alâddîn-i Attar (? – Buhara, Çağanyân 1400) Hazretleri’ni, Ahmed sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in nûrları kapladı. O Muhammedî nûrların içine dalıp gitti.
  30. Allâhu Teâlâ nûrdan bir hisar yaptı Hâce Ya‘kûb-i Çerhî Hazretleri’ni o nûr hisârında gizledi.
  31. Evliyânın Emîri (Allah dostlarının reisi) Hâce Ubeydullâh-ı Ahrâr’dır. O ebrârın, (Na‘im cennetine dâhil olacak, îmânlarında sâdık ve samîmî olan fazîletli kimselerin) sultânı; Hak dîne, İslâm Dîni’ne uyanların ummânıdır.
  32. Muhammed Zâhid emirlerin emîri, devrinin şâhı idi.
  33. Fütûhât (İlâhî bağışlar; ilâhî rahmetler, mâ‘nevî ni‘metler) sâhibi Derviş Muhammed’in vücûdundan Ahmed sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in kokusu gelirdi.
  34. Hâcegî Muhammed Emkenegî müridlerine tevhîdin sırlarını bahşeder, onların ufuklarını yenileyici feyizleriyle feyizlendirirdi. (Muhammed Zâhid Hz. dayısıdır. Derviş Muhammed Hz.nin oğludur. )
  35. Muhammed Bâkî Billâh gönül süsleyen, gönülleri kendine çekip alan bir zâttır. Zamânının şâh-ı Buhârâ (Muhammed Bahâüddin-i Şâh-ı Nakşibend)’sıdır.
  36. Silsiletü’z-zehebin (altın zincirin) bir halkası da Hazret-i Ömer radıyallâhü anhın soyundan olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Hazretleri. O’nu, Muhammed sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz överek şânını yüceltmiştir.
  37. Muhammed Ma‘sum ise vahdetin nûrudur. Yüzünde asâlet ve soyluluk güneşi şimşek gibi parlar ışık saçar durur.
  38. Muhammed Muhsin – Şeyh Muhammed Seyfeddin-i Fârûkî Câna cândır, güneşdir ; gönüllere cân güneşidir.
  39. O güzel Seyyid Nûr Muhammed Bedevânî’nin iç âlemi, kalbi Sevgili Peygamberimiz Ahmed sallallahu âleyhi vesellem Efendimiz’in sır kitâbıdır.
  40. O Şemseddin Habîbullah Mazhar-ı Cân-ı Cânân’ın nûru, güneş gibi yüzünde apaçık bellidir.
  41. Şâh-ı Dehlevî, Abdullâh-ı Dehlevî, Gulâm-ı Ali herkesi kendine çekip âşık eden; himmeti, keremi herkese ulaşan bir zâttır. Âl-i Abâ evlâdındandır. (Sevgili Peygamber Efendimiz’in soyundandır.)
  42. Zamanının müceddidi (Tarîkat ehline yeniden kuvvet ve hayat veren şahsiyeti) Hazret-i Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî dâimî, ebedî sürekli feyz kaynağı ve hidâyet güneşidir.
  43. İhsan ve Kerem sâhibi Seyyid Abdullâh-ı Hakkârî cemâli seyretme bahtiyarlığına erişti. Allah’ın Cemâl tecellîlerine nâil oldu.
  44. Seyyid Tâhâ’nın himmeti (ma‘nevî yardım, rûhânî imdad) yücedir. Velîlik makamı (Allah’a yakınlık, Allah’ın sevgili kulu olma) nın en son derecesindedir.
  45. Muhammed Küfrevî 120 sene yaşadığı rivâyet olunur. Himmetin hazînesidir. Bu ümmete rehber; âlemlere rahmet olan Muhammed Mustafa sallallahu âleyhi vesellemin yoluna erdiren, o yolda O’na ulaştıran bir rehberdir.
  46. O’nun (Muhammed Küfrevî) oğlu velîlik rütbesinde yüksek makam sâhibi olan Abdühâdî Şah’tır.
  47. Muhammed Küfrevî Hazretleri’nin diğer oğlu Abdülbâkî Cânân irşâd tahtına sultan oldu .
  48. Şeyh Nesîm, hidâyet nesîmidir (Hafif, lâtîf esen saba rüzgârı); dedesi Muhammed Küfrevî’nin aynasıdır, seâdet kapısıdır.
  49. Şeyh Yûsuf-i Kodî nûr saçmaktadır. Evliyâ arasında şânı yüce olan bir şahsiyettir.
  50. Hâce Hüseyin Gedâî Müştâkı olduğu nûr cemâle, Hakk’a visâle (kavuşma) şehidlikle erişti.
  51. Hâce Muhammed tecellâ (gönüllere görünen Hak nurlarının Îlâhî kudret ve sırlarının) kapısıdır. Evliyâ arasında kıymeti , rütbesi yüksek, derecesi yücedir.
  52. Mahmud Vehbî Allah’ın seçdiği ma‘nâ eridir. O’nun zühd ü takvâsı, ilmi Allâh’ın kendi katından ona ikrâmdır.
  53. Şeyh Seyfeddîn-i Mahdûmî güzeldir. Ezelde İlâhî lütuf ve ikrâma nâil olmuş hidâyet nehridir.
  54. Âdem evlâdının Seyyidi (efendisi) Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem’in nûru hakkı için her iki âlemde (dünyâda ve ahirette) Allah onların hepsinden râzı olsun.
  55. Ey Allah’ım! bize kereminden bağışta bulun kerem kıl; herkesin kabul edilip giremeyeceği husûsî dergâhının kapısına kabûl et.
  56. Nakşîbendî yolunun büyükleri çok değerlidirler. Allah onların sırlarını takdis etsin.
  57. Kadirî yolunun büyükleri himmet güneşidir. Darda kalmışların imdâdına yetişmede güneş gibi cömerttirler. Yardımlarını esirgemez ve ayırım yapmazlar. Gavs-i a’zam Şeyh Abdülkadir’in dervişlerini sev.
  58. Sührevrdî yolunun ma‘nâ erleri hidâyet yolunun tertemiz ve nurlu yolcularıdır.
  59. Kübreviyye topluluğu ma‘nevî makamların zirvesinde ulu kimselerdir.
  60. Çeştiyye yolunda yürüyenler Allâhü Teâlâ’nın dilemesi ve lutf u keremiyle hidâyet nîmetine erenlerdir.
  61. Rufâî yolunun pîri Ahmede’r-Rufâî kerâmet güneşidir.İnsanları hidâyet yoluna sevkeden ve dalâlet yoluna sapmamaları için onları koruyan ve yöneten bir rehberdir.
  62. Allah’ın dostları Allah’a en yakın mânâ erleridir. Onlar için bir hürmet ve minnet ifâdesi olmak üzre, gönülden duâ eder, Allah onlardan râzı olsun deriz.
  63. Âdem evlâdının Seyyidi (efendisi) Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem’in nûru hakkı için her iki âlemde (dünyâda ve ahirette) Allah onların hepsinden râzı olsun.
  64. Ey Allah’ım! bize kereminden bağışta bulun kerem kıl; herkesin kabul edilip giremeyeceği husûsî dergâhının kapısına kabûl et.

MUHAMMED MUSTAFA (sallallâhü aleyhi ve sellem): 571 (Mekke-i Mükerreme) – 632 (Medîne-i Münevvere)

Hazret-i Peygamber’in dâmadı ve dördüncü halîfesidir. Hazret-i Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’in oğludur. Hazret-i Ali, hicretten 23 sene önce M. 579’da Mekke’de dünyâya gelmiştir. Beş yaşından îtibaren Hazret-i Peygamber ile yaşamış, O’nun tâlim ve terbiyesinde yetişmiş ve feyzinden hisseyâb olmuştur. Hazret-i Ali cennetle müjdelenen on sahâbeden dördüncüsü ve Ehl-i Beyt’in ilki olup, M. 660 senesinde şehîd edilmiştir. Kabrinin nerede olduğu kesin olarak belli değildir.

Hulefâ-i Râşidîn’in ilkidir. Ümmü’l-Hayr lâkabıyla tanınmıştır. “Aşere-i Mübeşşere (cennetle müjdelenen on sahâbî)’nin ilkidir. Peygamber Efendimiz’in kayın pederi, Hazret-i Âişe vâlidemizin babasıdır. Hazret-i Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz’den 2 yıl 3 ay küçüktür. M. 573 yılında dünyâya gelmiştir. 38 yaşında müslüman olmakla şereflenen Hazret-i Ebû Bekir Peygamber Efendimiz’in vefât ettiği gün halîfe seçilmiştir. Hilâfeti iki sene üç ay on gün sürmüş, 63 yaşında iken hicretin 13. senesi M. 634 7 Cemâziye’l-âhir Pazartesi günü hastalanmış ve onbeş gün sonra vefât etmiştir. Cenâze namazını Hazret-i Ömer kıldırmış ve Peygamber Efendimiz’in bulunduğu Hücre-i Se‘âdet’e defnedilmiştir.

Hicretten 40 sene önce Mekke’de dünyâya gelmiştir. Hazreti Peygamber’in ikinci halîfesidir. Aşere-i Mübeşşere’dendir. Aynı zamanda Kureyş’in sefîridir. Peygamberimiz’in duâsı üzerine müslüman olmakla şereflenmiştir. Adâleti ile meşhûr olan Hazret-i Ömer, Peygamberimiz zamânında kadılık yapmış, Hazret-i Ebû Bekir zamânında da Beytü’l-Mal emîni, yâni mâliye vekîli olmuştur. Hazreti Ebû Bekir’in vefâtından sonra, yerine halîfe olan Hazret-i Ömer “Emîrü’l-Mü’minîn” ismini almıştır. 10 sene, 6 ay, 7 gün dünyâda hiç görülmemiş bir adâletle halîfelik yapmış ve 63 yaşında iken hicretin 23. yılı M. 645’in son ayında Yahûdî bir köle tarafından şehîd edilmiştir. Hücre-i Se‘âdet’e defnedilmiştir.

M. 577 târihinde Mekke’de dünyâya gelmiştir. Hazret-i Osman, Peygamberimiz’in dâmâdı ve üçüncü halîfesidir. Aşere-i Mübeşşere’dendir. Hazret-i Rukiyye vâlidemizden Abdullah isminde bir oğlu olmuş ve bu sebepten Ebû Abdullah künyesi ile de tanınmıştır. Hazret-i Osman ilk müslüman olanlardan beşincisidir. Müslüman olduktan sonra Peygamberimiz’in kızı Rukiyye vâlidemiz ile evlenmiştir. Rukiyye vâlidemiz Bedir savaşından sonra vefât edince Peygamberimiz’in diğer kızı Ümmü Gülsüm vâlidemiz ile evlenmiştir. Bu bakımdan kendisine Peygamberimiz’in iki kızıyla evlenme nîmetine kavuşmuş olduğundan iki nûr sâhibi mânâsında “Zinnûreyn” denilmiştir. Hazret-i Osman Peygamberimiz’in vahiy kâtiplerindendir. Hazret-i Ömer’in şehîd edilmesinden sonra, M. 644 târihinde Muharrem ayının 1. günü hilâfet makamına geçmiştir. 12 sene hilâfet makamında kalan Hazret-i Osman devrinde birçok fetihler yapılmış, İslâm dünyâsı çok genişlemiştir. Hazret-i Ebû Bekir’in bir araya toplattığı Kur’ân-ı Kerîm nüshasından 6 nüsha daha yazdırıp İslâm merkezlerine göndermesi sebebiyle “câmiu’lKur’ân” (Kur’ân-ı toplayan) ve “Nâşirü’l-Kur’ân” (Kur’ân’ı yayan) isimleriyle de anılan Hz. Osman, 82 yaşında iken M. 659 târihinde Medine-i Münevvere’de şehîd edilmiştir. Cennet-i Bâkî kabristanına defnedilmiştir.

Aslen İran’lı olup, Isfahan yakınında bir köyde dünyâya gelmiştir. Gençliğinde mecûsî iken, hiristiyan râhipleriyle tanışıp mecûsîliği terketmiş, hiristiyan olmuştur. Şam’da bir râhipten aldığı işârete binâen Medine’ye gitmiş ve Peygamberimiz’in hicretinden sonra müslüman olma şerefine nâil olmuştur. Hazret-i Ömer zamânına kadar Medine’den ayrılmamış, O’nun zamânında İran fethine katılmış ve bu fetihle Medâyin şehri alınınca, Hazret-i Ömer Selmân-ı Fârisî Hazretleri’ni bu şehre vâli tâyin etmiştir. Medâyin’de sâde bir hayat süren Selmân-ı Fârisî Hazretleri, Hazret-i Osman devrinde hastalanmış, hastalık neticesi hicretin 35. se-nesinde M. 655 de vefât etmiştir.

640 târihinde dünyâya gelmiştir. Hazret-i Ebû Bekir’in torunu olup Tâbiîn’in büyüklerindendir. Kasım b. Muhammed, Selmân-ı Fârisî’nin sohbetlerinde yetişmiş, İmâm-ı Câfer-i Sâdık da feyzini bu yüce zâttan almıştır. Mekke ile Medine arasında Kudeyd denilen yerde 725 senesinde vefât etmiştir.

Hazret-i Hüseyn’in torunu olan Muhammed Bâkır’ın oğludur. M.702’de Medine-i Münevvere’de dünyaya gelmiştir. Doğruluğuna alem olarak kendisine “Sâdık” lâkabı verilmiştir. İmâm-ı A ‘zam’da , Ca‘fer-i Sâdık’ın ders halkasına girenlerdendir. Ca‘fer-i Sâdık M. 765’de 65 yaşında Medîne’de vefât ederek babasının kabri yanına defnedilmiştir.

İsmi Tayfur b. Îsâ b. Âdem b. Sürûşân’dır. M. 777’de İran’ın Horasan eyâletinde bulunan Bistam kasabasında dünyâya gelmiştir. 30 yıl Şam ve etrafında dolaşarak riyâzetle meşgul olmuş, yüze yakın velî ile görüşmüştür. Tasavvufta üstâdı Ebû Ali es-Sindî’dir. İmam Ca‘fer-i Sâdık’ın mâ‘nevî nîmetlerinden de geniş ölçüde istifâde etmiştir. Hicretin 234. yılında Şa‘ban ayının 15. günü vefât etmiştir. Türbesi Bistâm’dadır.

Künyesi Ebu’l- Hasen olup, ismi Ali bin Câfer’dir. Bistâm’ın bir kasabası olan Harakan’da M. 963’de dünyâya gelmiştir. Tasavvufta intisâbı Sultânü’l-Ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî’yedir. O’nun vefâtından çok sonra gelmiş olmasına rağmen, terbiyeleri Bâyezîd-i Bistâmî’nin rûhâniyetlerindendir. M.1034 yılında, vefât etmiştir.

Adı Ali, künyesi Ebu’l-Kasım’dır. Tasavvufî terbiyesini daha ziyâde Şeyh Hasan Harakanî’den alarak, bu zâttan icâzetle, halîfesi olarak göreve devam etmiştir. Silsilesi Seyyidü’t-tâife Cüneyd-i Bağdâdî’ye erişir. Ebu’l Kasım Gürgânî hicretin 450. yılında vefât etmiştir. Yetiştirdiği talebeleri içinde Ebû Ali Fâremedî en meşhûrlarından olup, icâzetli halîfelerindendir.

M.1042 târihinde dünyâya gelmiştir. İsmi Fadl b. Muhammed’dir. Tasavvufta Ebu’l-Kasım Gürgânî’nin sohbetinden istifâde etmiştir. Ebu’l-Hasan Harakanî’nin sohbetinden de kendi deyimiyle nihâyetsiz feyzlere, mânevî zevklere erişmiştir. Selçuklu Devleti’nin meşhûr vezîri Nizâmü’l-Mülk kendisine çok hürmet etmiştir. İmâm-ı Gazâlî ve Yûsuf Hemedânî O’nun talebeleridir. Ebû Ali Fâremedî M.1085 târihinde vefât etmiş olup, kabri Tûs şehrindedir.

M. 1048 târihinde Hemedan’da dünyâya gelmiştir. İsmi Yûsuf b. Ebû Ya‘kub Hemedânî olup, künyesi Ebû Ya‘kub’dur. İmâm-ı Âzam’ın neslindendir. 18 yaşında iken Bağdat’a giderek Mevlânâ Ebû İshak’tan fıkıh, hadis ve tefsir ilimlerini öğrenmiştir. Tarîkat hırkasını Ebû Ali Fâremedî’den giymiştir. Abdülkadir Geylânî’den de feyz almıştır. Bir müddet Bağdat’ta, daha sonra da İsfahan’da tahsîlini tamamlamış ve Ebû Ali Fâremedî’nin hizmetinde yüksek derecelere ulaşmıştır. Bağdat, Isfahan, Irak, Horasan, Semerkand ve Buhâra’da ulu pîrlerden feyz alıp, kendisi de vaaz ve nasîhatlerle halka hizmette bulunmuş olup M. 1140 târihinde vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Merv ‘dedir.

Yûsuf Hemadânî’nin halîfesi olup, Hâcegân silsilesinin başıdır. Kaynaklarda doğum târihine âit bir kayıt yoktur. Buhâra’ya altı kilometre mesâfede bulunan Gucdevan köyünde dünyâya gelmiştir. Yirmi yaşında iken Hâce Yûsuf Hemedânî’ye intisâb etmiş olup, sebeb-i necâtı Hızır aleyhisselamdır. Yûsuf Hemedânî’nin sohbet ve dersleriyle kemâle ermiştir. M. 1182 veya 1192 yılında Gucdevan’da vefât etmiştir.

Hâce Abdülhâlık Gucdevânî’nin en büyük halîfesidir. 1067 târihinde Buhâra yakınlarındaki Rivger kasabasında dünyâya gelmiştir. Vefâtına kadar Abdülhâlık Gucdevânî’nin hizmetinden ayrılmamıştır. O’nun vefâtından sonra yerine geçip uzun yıllar irşâd ve talebe yetiştirmekle meşgûl olmuştur. Uzun ömürlü olan Ârif-i Rivgerevî M. 1315 târihinde Rivger kasabasında vefât etmiştir.

Hâce Ârif-İ Rivgerevî’nin mümtâz ashâbından ve halîfelerindendir. Buhâra’nın Fağne köyünde dünyâya gelmiştir. Yerine talebesi Ali-yi Râmitenî’yi tâyin ederek M.1315 veya 1317 yılında vefât etmiştir. Mâverâünnehir beldesinin Tûr-i Sînâ gibi mukaddes bir yer olmasına vesîle olan, orayı nurlandıran bu yüce zâtın kabr-i şerîfi Buhâra’dadır.

Buhâra’ya 15 km. mesâfede olan Râmiten kasabasında dünyâya gelmiştir. Lâkabı “Hâce Azîzân” dır. Vefât edeceğinde yerine küçük oğlu, Hâce Muhammed’i bırakarak M. 1328’de Harzem şehrinde vefât etmiştir.

Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Buhâra ve Râmiten arasında bulunan Semmas köyünde dünyâya gelmiştir. Vefâtına kadar irşâd vazîfesini deruhte etmiş ve Emir Gülâl, Bahâeddin Nakşibend gibi yüksek şahsiyetlerin yetişmesine vesîle olmuştur. M. 1354 târihinde vefât etmiş olup kabr-i şerîfi Semmâs’tadır. Kendisine ser-halka-i hâcegân (Hâcegân halkasının reisi) denilmiştir.

Hazret-i Hüseyin’in sulbündendir. Buhâra’nın Sûhârî kasabasında M.1284’de dünyâya gelmiştir. Hâce Bahâüddin’nin sohbet nisbeti, tarîkat yolunun âdâbı, telkin zikri bu zâttandır. Muhammed Bâbâ Semmâsî’nin vefâtından sonra yerine geçmiş ve irşâd vazifesini deruhte etmiştir. M. 1370 târihinde Sûhârî’de vefât etmiş olup, kabr-i şerîfi oradadır.

M. 1318 târihinde, Buhâra’ya 5 km. kadar uzaklıkta bulunan Kasr-ı Ârifan’da dünyaya gelmiştir. Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsî, kendilerini oğulluğa kabul etmiştir. Yedi sene Emir Gülâl’ın sohbetinde bulunmuş, tarîkat âdâbını öğrenmiştir. Nakşibend Hazretleri Abdülhâlık Gucdevânî’nin rûhâniyetinden de sonsuz derecede istifâde etmiştir. Emir Gülâl’in vefâtından sonra baş halîfesi olarak irşâd vazîfesini yerine getirmiştir. M. 1389 târihinde Kasr-ı Ârifân’da Rebîü’l-evvel ayının üçünde Pazartesi günü vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi oradadır.

Kadiriyye tarîkatinin kurucusudur. M. 1077 Hazar Denizi’nin güneybatısındaki Geylan eyâlet merkezine bağlı Neyf köyünde dünyâya gelmiştir. Babası Ebû Sâlih Mûsâ’dır. Şeyh Abdülkadir Hazretleri’nin künyesi Ebû Muhammed’dir. Tarîkat erbâbı arasında imamların imâmı ve Şerî‘at ehli yanında da Mahbûb-i Sübhânî, Muhyiddin lâkablarıyla meşhûrdur, Kabr-i şerîfi Bağdat’ta Bâbü’lferec Medresesi’ndedir. İnsanlara doğru yolu gösteren te’lîf eserleri pek çoktur. M.1166’da Bağdat’da vefât etmiştir.

M.1147 yılında dünyâya gelmiştir. Zâhirî ilimleri tercîhi Abdülkâdir Geylânî’ni ziyâreti ile sona ermiş, onun sohbetiyle se‘âdete erişmiştir. Ricâlü’l-Gayb’den Ebdâl ve Evtâd tabakasıyla çöllerde sohbet etmiş, çok defalar Hızır aleyhisselâm’dan ilm-i ledünnî dersi almıştır. Abdülkadir Geylâni, bu zât için “Yâ Ömer, sen Irak meşhurlarının sonuncususun” övgüsünde bulunmuştur. Şeyh Şihâbüddin Ömer Sühreverdî M.1234 yılında 87 yaşında vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Bağdat’tadır.

M. 1145 senesinde dünyâya gelmiş Îran’lı mutasavvıfların en mühim şahsiyetlerindendir. Vecd geldiği zaman mübârek bakışları her kime dokunsa o kimse velîlik mertebesine erişirdi. Şeyh Ammârı Yâser Hazretleri’nin emri üzerine Harzem’e gidip Kübreviye tarîkatini kurmuş ve irşâd ile meşgul olmuştur. Harzem’de Moğol istilâsı üzerine kâfirlerle cihâd etmiş ve M. 1221 senesinde şehâdet mertebesine ulaşmıştır.

Çeştiyye Tarîkati pîri, Seyyid Mu‘înüddîn Hâce Hasan Senceriyy-i Çeştî’nin soyu, Hazreti Hüseyin vâsıtasıyla Peygamber Efendimiz’e ulaşır. Pîr Hazretleri M.1142 yılında Horasan’da dünyaya gelmiş, M.1235’de vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Açmir’de olup halkın ziyâretgâhıdır.

İsmi Muhammed b. Muhammed el-Buhârî’dir. Lâkabı Alâüddin’dir. Bahâüddîn Nakşibend’in vefâtı üzerine bütün mürîdân Alâeddin Hazretleri’ne biât etmişlerdir. Buhâra’da 10 yıl irşâd faaliyetinde bulunduktan sonra 28 Şubat 1400’de hastalanmış ve on sekiz gün sonra da vefât etmiştir.

Hâce Alâüddin Attar’ın ulu ashâbından fazîletli halîfelerinden ve seccâdesine oturanlardandır. İsmi Ya‘kub b. Osman b. Mahmud’dur. Zâhirî ilimde yetiştikten sonra tasavvuf ilminde de önce Bahâüddin Nakşibend, daha sonra da onun halîfesi Alâüddin Attar Hazretleri’nin sohbetinde yetişmiştir. O’nun en başta gelen talebesi ve halîfesi Ubeydullah-ı Ahrâr’dir. M.1447 târihinde vefât etmiş olan Ya‘kub-i Çerhî’nin kabr-i şerîfi Halfeto köyündedir.

M. 1403 senesinde Taşkent’te dünyâya gelmiştir. Tasavvuf ilmindeki hocası Ya‘kub-i Çerhî Hazretleri olup, O’nun sohbetiyle kemâle ermiştir. Hz. Îsâ’nın rûhâniyetinden de istifâde etmiştir. Ya‘kub-i Çerhî Hazretleri’nin vefâtından sonra ye-rine geçmiş ve talebe yetiştirip halkı irşâd ile meşgul olmuştur. M. 1493 târihinde Rebiü’l-evvel ayının sonunda cumartesi günü Semerkand’ın Kemânkerân köyünde vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Semerkand’dadır.

Türkistan’da yetişen büyük velîlerdendir. İsmi Muhammed b. Burhâneddîn’dir. Ömrünü İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmek ve öğretmek, insanların dünya ve âhirette se‘âdete kavuşmaları için sarfetmiş olan Muhammed Zâhid M. 1529 yılında vefât etmiştir. Kabr-işerîfi Semerkand’a bağlı Hisar’ın Vahş, köyündedir.

Kâdî Muhammed Zâhid ’in halîfesidir. Hızır aleyhisselâm’ın işâreti üzerine Muhammed Zâhid’e intisâb etmiştir. İcâzet aldıktan sonra Semerkand’da insanları irşâd ile meşgul olmuştur. Talebelerini yetiştirme ve olgunlaştırmada hârikulâde bir meleke ve kutsal kudrete sâhip olan Dervîş Muhammed M.1562 târihinde vefât etmiştir. Kabri Bister’e bağlı Darferar isimli yerde olup, talebesi ve halîfesi oğlu Hâce Muhammed Emkinegî’dir.

M. 1512 târihinde Buhâra’nın İmkene kasabasında dünyâya gelmiştir. Derviş Muhammed’in oğludur. Zâhirî ve bâtınî ilimleri babasından öğrenmiştir. Tasavvufta ilim sâhibi ve mütehassıs bir kimseydi. Vefâtına kadar hizmet ile meşgul olmuş, talebe yetiştirmiştir. Hâce Bâkîbillah’In baş halîfesidir. Hâcegî Hazretleri M. 1599 târihinde doksan yaşlarında iken İmkene’de vefât etmiştir.

1563 târihinde dünyâya gelmiştir. İmâm-ı Rabbânî’nin hocasıdır. Her hâli ile örnek insan olan Bâkîbillah Hazretleri 1603 târihinde Cemâziye’l-evvel ayının 26. pazartesi günü 40 yaşında vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Delhi’de Kutabrol denilen yerdedir.

Hindistan’da yetişen meşhûr İslâm âlimi olup ismi Ahmed bin Abdü’l-Ehad bin Zeyne’l-âbidin’dir. M. 1563 senesinde Hindistan’ın Serhend şehrinde dünyâya geldi. Hazret-i Ömer’in sulbünden olduğu için “Fârûkî” nesebiyle anılmıştır. Tahsîlini 17 yaşında tamamlamıştır. İmâm-ı Rabbânî Nakşibendî tarîkatında, Hâce Muhammed Bâkibillah’ın halîfelerindendir. M. 1624’de Serhend’de 63 yaşında vefât etmiştir.

M. 1599’da Hindistan’ın Serhend şehrine iki mil uzakta bulunan Mülk-i Hayder mevkiinde dünyâya gelmiştir. İmâm-ı Rabbânî’nin ortanca oğludur. Muhammed Ma‘sûm M. 1668 târihinde Serhend’de vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi, babası İmâm-ı Rabbânî’nin türbesinin birkaç metre kuzeyindedir.

Hindistan’ın büyük velîlerindendir. M.1639 senesinde Hindistan’ın Serhend şehrinde dünyâya gelmiştir. İmâm-ı Rabbânî’nin torunudur. Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî’nin yetiştirdiği talebelerin en büyüğü ve kâmili olup 1684 senesinde Hindistan’ın Serhend şehrinde vefât etmiştir. Kabr-işerîfi babası Muhammed Ma‘sûm’un türbesi yakınındadır.

Hindistan’ın Bedevân şehrinde dünyâya geldi. İmâm-ı Rabbânî’nin torunudur. Gramer, mantık, meânî hadis ve tefsir ilimlerinde söz sâhibidir. Seyyid Nûr Muhammed Hazretleri M. 1722 târihinde yerine Mazhar-ı Cân-ı Cânân’ı bırakıp vefât etmiştir. Türbesi Hindistan’ın Delhi şehrinin güney tarafındadır.

(Mazhar-ı Cân-ı Cânân): 1699 târihinde Ramazan ayının onbirinde cuma günü dünyâya gelmiştir. İsmi Şemseddin Habîbullah’dır. Seyyid Nûr Muhammed, Şemseddin Habîbullah’a “Sende Allahü Teâlâ ve Rasûlüne karşı muhabbet yüksek derecededir. Bizim yolumuz, senin teveccühlerinle yayılacak. Sana Şemseddin Habîbullah ismi verildi” buyurmuştur. Seyyid Nûr Muhammed’in sohbetine dört yıl devam eden ve netîcede icâzetini alarak vazîfesine başlayan Şemseddin Habîbullah M.1781’de evine giren üç Moğol askerinin saldırısı sonucu şehÎd edilmiştir.

Hindistan’da yetişen âlimlerin büyüklerindendir. M.1745’de Hindistan’ın Pencab şehrinin Bidâle kasabasında dünyâya gelmiştir. Babası Seyyid Abdüllatîf’dir. Mazhar-ı Cân-ı Cânân’ın dergâhına girerek talebeliğe başlamış, on beş sene bu zâtın sohbetiyle şereflendikten sonra, Hak dostları arasında yüksek derecelere kavuşarak icâzetini almıştır. Hocasının vefâtından sonra yerine geçip talebe yetiştirmiş ve insanları irşâd ile meşgûl olmuştur. Abdullah Dehlevî M.1824 târihinde bir kuşluk vakti Delhi’de vefât etmiştir.

M.1778 yılında, o zamanlar Türk toprağı olan Musul vilâyetinin Şehrizâr kasabasında dünyâya gelmiştir. Nesebi Hazret-i Osman’a ulaşır. Abdullah Dehlevî’nin mümtâz halîfelerindendir. Şam’da Sâlihiye tekkesinde irşâd ile meşgul iken 50 yaşında M.1826 yılında vefât etmiş ve tekkeye defnedilmiştir.

Anadolu’da yetişen büyük velîlerden olup, Şemdinli tarafında dünyâya gelmiştir. İsmi Abdullah’dır. Seyyid Abdülkadir’in onuncu torunudur. Seyyid Tâhâ Hakkârî’nin de amcasıdır. Lâkabı Sirâcüddin ve Menbaü’l-hilm’dir. Abdullah Hakkârî, Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî’nin medrese arkadaşıdır. Mevlânâ Hâlid Hazretleri’nden icâzet almış ve görevle Şemdinli’ye gönderilmiştir. Ömrünü ilim tahsîl etmeye, İslâmiyet’i öğrenme ve öğret-meye vakfetmiş olan Seyyid Abdullah Hakkârî M.1813’de Şemdinli’nin Nehrî kasabasında vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi bu kasabadadır.

Peygamber Efendimiz’in neslinden olup, Seyyid Abdülkadir-i Geylânî ’nin on birinci torunudur. Seyyid Abdülkadir Geylânî’nin ma‘nevî emri ve izni üzerine Mevlânâ Hâlid’in dergâhına dâhil olmuştur. Mevlânâ Hâlid, O’nu ileride zamânın en büyük âlim ve velîsi olacak tarzda ihtimam ve ciddiyetle terbiye etmiş, insanları irşâd ile görevlendirmiştir. Seyyid Tâhâ, Muhammed Küfrevî’nin mürşididir. M.1853 senesinde Şemdinli yakınlarında Nehrî’de vefât etmiştir. Kabr-i şerîfi Hakkari’nin Şemdinli ilcesine bağlı Bağlar köyündedir.

Muhammed Küfrevî Hazretleri Küfra’da doğmuş ve orada tahsîlini tamamlamıştır. Babasının adı Yûsuf’tur. Babası ve dedesi meşâyihtendir. Küfra’da evlenmiş, ilk hanımı Fersak şeyhlerinin kızı Bâzığa hanımdır. Bu hanımdan iki oğlu olmuştur. Birisi şeyh Abdullah diğeri şeyh Abdurrahmân’dır. Hz. Pîr’in ilk hanımı vefât edince Sâdâttan Şeyh Emin Efendi’nin bacısı Fatma hanımla evlenmiştir. Hazret-i Pîr’in Seyyide Fâtıma Hanım’dan dört oğlu dünyâya gelmiştir.
1- Şeyh Abdülhâdî (ö.1914)
2- Şeyh Abdülhâlık (ö. 1915) şehîden vefât etmiştir.
3- Şeyh Abdülbârî (ö. 1918)
4- Şeyh Abdülbâkî (1872 – 1943)
Kendisinden sonra irşad postunda büyük oğlu Şeyh Abdülhâdî, ondan sonra da Şeyh Abdülbâkî Efendi’ler kaim-makam olmuşlardır. Muhammed Küfrevî Hazretleri, Seyyid Tâhâ’nın onu rüyâsında da‘vetiyle Hakkâri’nin Nehri Köyü’ne gitmiş, köye yaklaştığı zaman Seyyid Tâhâ, müridlerine; “Şeyh Muhammed geliyor, kalkın onu karşılayalım” buyurmuş ve karşılayıp iltifat etmişlerdir. Hilâfetle Bitlis’e dönen Hazret-i Pîr, Küfra’ya geldiği zaman kayınbirâderi Emin Efendi kendisine biât ederek kendisinin ilk halîfesi olmuştur. Muhammed Küfrevî, Şeyh Emin Efendi’yle birlikte Bitlis’e gelirler.Hazret-i Pîr 120 sene yaşamıştır. M.1912 yılında vefât etmiş, Bitlis’teki türbeye defnedilmiştir. Türbe, vefâtından 1 sene sonra Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. Hazret-i Pîr’in 200 den fazla halîfesi olmuştur. Vefâtından sonra yerine büyük oğlu Şeyh Abdülhâdî Hazretleri geçmiştir.

Muhammed Küfrevî Hazretleri’nin zevceleri Şeyh Fatma hanımdan doğma büyük oğlu ve halîfesidir. Hazret-i Şâh olarak tanınır. M.1914 yılında vefât etmştir. Bitlıs’de babasının türbesinde medfundur.

M.1872 târihinde Bitlis’te dünyâya gelmiştir. Muhammed Küfrevî ’nin oğludur. İyi bir eğitim görmüş ve Bitlis’te Küfrevî dergâhında kemâle ermiştir. Belli bir süre dergâhta kalan Abdülbâkî Efendi daha sonra İstanbul’a gitmiş. İstanbul’da insanları irşâd vazîfesini deruhte etmiştir. II. Abdülhamid Han da bu dergâha sık sık gelmişdir. Abdülbâkî Efendi 1943 yılında İstanbul’da vefât etmiştir. Bitlıs’de babasının türbesinde medfundur.

Hz. Pîr Muhammed Küfrevî’nin torunu, Şeyh Abdulbâkî Efendi’nin büyük oğludur. 1950 yılında 50 yaşında vefât etmiştir. Bitlis’te Hz. Pir’in türbesine defnedilmiştir. Cesim Efendi’nin babasıdır.

Şeyh Yûsuf-i Kôdî M.1849 târihinde Bağdat’ta doğmuş daha sonra ailece Bitlis’e yerleşmişlerdir. Bir kısmını Bağdat’ta tamamladığı tahsîlini Bitlis’de devam ettirirken Şeyh Muhammed Küfrevî’ye intisâb etmiş, son ilmî ve tasavvufî icâzetlerini bu büyük zâttan almıştır. Daha sonra Muş’un Kod köyüne yerleşmiş, tebliğ ve irşâd görevine burada devam ederek M.1925 yılında bu köyde vefât etmiştir. Türbesi Kod köyünde olup halkın ziyaretine açıktır. Himmet ve gayretle çok yüce makamlara erişen Yûsuf-i Kôdî, Alvarlı Efe Hazretleri ile güçlü bir şekilde râbıta kurmuş, aralarında muhabbet ve saygı mükemmel noktalara ulaşmıştır. Yetiştirdiği talebelerin en önde gelenlerinden oğlu Necmeddn Efendi de Şeyh Yûsuf-i Kôdî’nin halîfesi olarak ma‘nevî görevini vefâtına kadar devam ettirmiştir.
Gedâî Hüseyin Efendi,
Muhammed Lutfî,
Mahmud Vehbî,
Seyfî-i Mahdûmî Efendilere âit bilgi kitabın muhteviyâtında bulunduğu için burada tekrar edilmedi.