Hâce Hüseyin Efendi

Efe Hazretleri’nin rûhen ve fikren yetişmesinde mürebbîi ve tarîkatte ilk rehberi hiç şüphe yok ki, babası Hâce Hüseyin Efendi’dir. Hâce Hüseyin Efendi Hasankale’de dünyâya geldi. Babası Hâce Muhammed Efendi, annesi Fâtıma Hanım’dır. Ne yazık ki doğum tarihini bilmiyoruz. Meşhur lâkabı “Nûr Efe” ve “Nûr Dede”dir. Şiirlerinde “Gedâî” mahlasını kullandığı için “Hüseyin Gedâî” olarak da tanınmaktadır.

İlmî Hüviyeti :

Hüseyin Efendi, beş yaşında iken yetim kaldı. Şefkatli annesi Fâtıma Hanım’ın himâyesinde ilk tahsîlini bitirdi. Yüksek tahsîlini Erzurum’da ilmî îtibârı yüksek hoca efendilerin derslerine devam ederek tamamladı. Onlardan icâzet aldı. Aldığı icâzetle yetinmeyen Hüseyin Efendi, ilmî kemâlini artırmak niyetiyle İstanbul’a doğru yola çıktı. Uğradığı Of’un Şinek Köyü’nde, Abbas Efendi nâmındaki bir âlimin yanında bir sene kaldı. Bu süre zarfında Hüseyin Efendi’nin ilmî seviyesini her yönüyle ölçerek takdir eden bu zât, Hüseyin Efendi’ye: “Oğlum! Senin artık tahsîle ihtiyâcın yok. Sen bir müderris olarak Erzurum’da âlim yetiştirmek üzere vazifelendirilmiş bir kimsesin. Vaktini zâyi etme, Erzurum’a dön ve bu vazîfeni îfâ et.” tavsiyesinde bulundu. Abbas Efendi’nin bu tavsiyesine uyan Hüseyin Efendi, Hasankale’ye geri döndü.

Ledünnî Hüviyeti :

Gönlü sâf, rûhen pâk ve nûranî bir insan olan Hâce Hüseyin Efendi, iç âlemindeki ma‘nevî zevk ve rûhanî şevkin te’sîriyle şan ve şöhretten kaçarak bir kûşe-i inzivâya ve bir mahall-i tenhâya (yalnızlık köşesine, kendisiyle baş başa kalma mahalline) çekilmeyi tercîh etti. Bu rûhanî hâlet ile, Hasankale’nin Kındığı Köyü’ne imâmet görevi vesîlesiyle yerleşti. Burada kâmil bir müderris olarak, sayısı otuzu bulan talebelerine ilim öğretmekle meşgul oldu.